Derneğimiz Birleşmiş Milletler Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı (INGO’s) Başkanlığına Rodos ve İstanköy Türklerinin Sorunlarını içeren bir mektup gönderdi

Prof. Dr. Mustafa KAYMAKÇI                                                            22.02.2021

Rodos, Kos ve Onikiada

Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği

Başkan

 

 

Ms.Dunja Mijatović

Avrupa Konseyi

İnsan Hakları Komiserliği

67075 Strasbourg Cedex

Fransa

 

 

Sayın Dunja Mijatović,

 

Ben,1996 yılında İzmir / Türkiye’de kurulan ve çoğu Onikiadalardan (Yunanistan) Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan yaklaşık 70.000 kişiyi ve onların soylarını temsil eden “Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği(ROİSDER)” nin Başkanıyım.

Bu mektubu , Onikiada’daki Türk Azınlığı’nın on yıllardır karşılaştığı insan hakları ihlallerine dikkatinize sunmak amacıyla yazıyorum.

Sorunlarımızı kısaca açıklayayım.

Her şeyden önce Rodos ve İstanköy’deki Türk nüfusu, BM ve Avrupa Konseyi himayesinde imzalanan uluslararası insan hakları sözleşmelerinden doğan haklar kadar azınlık haklarından da mahrum bırakılmıştır. Türk kimliğimiz, bizden sadece “Müslüman” olarak söz eden Yunanlı yetkililer tarafından yasaklanmıştır. Aslında Rodos’ta bir Yahudi Cemaati olmamasına rağmen 1912’de kurulan “Rodos Türk Cemaati”, adında “Türk” kelimesinin kullanılması nedeniyle 1967’de yasaklanmış ve 1987’de kapatılmıştır.

 

Rodos ve İstanköy’deki Türk okulları, Yunan Hükümeti’nin bir kararıyla 1972’de faaliyetlerini durdurmuş ve o zamandan beri acil ihtiyaçlara rağmen kapalıdır.Adalarda kendi anadilinde  öğrenme hakkından  olduğu kadar ve din dersleri aracılığıyla dinlerini öğrenme hakkından mahrum yaklaşık 600 öğrenci bulunmaktadır.

 

Dini haklara gelince, Onikiada’da halen var olan 14 camiden sadece biri Rodos’ta dini törenlere açıktır. 1925 yılında kurulan Müftülük makamı 1990’dan beri boştur ve Rodos ve İstanköy’deki Türk toplumu yeni müftüyü seçme hakkından mahrumdur.

 

Bunlara ek olarak Yunanistan, Türk Müslüman toplumunun kültürel yaşamını ve sosyal refahını desteklemek için kurulmuş Müslüman hayır kurumlarının (Vakıflar) yönetimine müdahale etmektedir. Rodos ve İstanköy’deki Türk / Müslüman vakıflar, 1980’de çıkarılan ayrımcı yasaya tabidir.Bu yasa  vakıfları mali açıdan daha da zayıflatmış ve topluluğun  kendini  yönetme hakkını sulandırmıştır. Ancak en önemlisi, 1967’den beri peş peşe Yunan hükümetlerinin Vakıf yöneticilerinin Türk Müslüman Azınlık tarafından seçilmesine izin vermek yerine atama uygulaması ile, Vakıfların kötü yönetimine yol açmış bulunmaktadır.

 

Ayrıca Rodos ve  İstanköy’tan Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan Türklerin sorunları da endişe vericidir. Yunanistan Vatandaşlık Kanununun meşhur 19. Maddesi nedeniyle vatandaşlıklarını kaybeden Türk azınlık mensupları, karşılaştıkları pek çok zorluğun yanı sıra çok yakın tarihlere değin turist olarak bile Yunanistan’a dönememişlerdi.

Burada,Yerel Yunan makamlarının mülkiyet sorununda da olumsuz tutumunu vurgulamak istiyorum. Bize iş kurma ve gayrimenkul satın alma konusunda kısıtlamalar ve ayrımcı uygulamalar uygulayan Yunan makamlarının dayanılmaz baskısı nedeniyle anavatanımızı terk etmek zorunda kaldık. Hatta bazılarımız yukarıda da değindiğimiz üzere geri dönmeyeceğimizi belirten bir  belge imzalamak zorunda kaldı. Mallarımıza el konulmakta  ya da sahte yetki belgeleri kullanılarak satılmaktadır. Vatandaşlıklarını kaybedenler ve vize  ya da Yunanistan’a girişlerine  izin verilmeyenler mülklerini talep etme haklarından mahrum bırakılmışlardır. Vefat edenlerin mirasçıları, ilişkilerini  ya da akrabalarının adalarda hayatta kaldığını doğrulamak için herhangi bir resmi belgeye erişme hakkından da  mahrumdurlar.

 

Sayın Mijatović,

 

Yukarıda listelenen sorunların çoğu, İtalyan yönetimi sırasında ve hatta daha sonra Yunan yasa ve yönetmeliklerine göre işlevsel olan bir sistemin çökmesinden kaynaklanmaktadır. Bu sistem, Türk azınlığın üç temel kuruluşundan, yani a) cemaat idaresi, b) müftülük ve c) vakıf idaresinden oluşmaktadır.

 

Özetle, Onikiada’da bu sistemin üç unsuru sadece yasal olarak vardır,  uygulamada ilk ikisi söz konusu değildir, üçünsü de  düzgün çalıştırılmamakta,adeta sulandırılmış bulunmaktadır.

 

Sayın Mijatović,

Sizden ricamız, Yunan makamlarına bu üç unsuru yeniden canlandırmaları için bir çağrı yapmanızdır. Onikiada’da yaşayan Türklerin sorunlarının üstesinden gelmenin tek yolu budur.

 

Türk toplumunun Rodos ve İstanköy adalarında karşılaştığı sorunlarını belgeleyen bir rapor, 2012 yılında Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Daimi Komitesi tarafından kabul edilmişti. Ancak Yunan makamları, bu raporlara  sadece kayıtsız kalmamışlar, aynı zamanda ayrımcı  uygulamaları son yıllarda bile  giderek artırmışlardır.

ROİSDER olarak, bu adalarda yaşayan yakın akrabalarımız olduğu için Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin daha da gelişmesini istiyoruz. Doğduğumuz bu adalara huzur içinde seyahat edebilmek istiyoruz. Ancak bunun ön koşulu, insan haklarına saygı duyan ve gözeten bir ilişki kurmaktır.

 

Yukarıda özetle belirttiğimiz üzere, uzun süreli sorunlarımızın çözümüne yardımcı olacağınızı umuyorum. Gerekirse belirtilen konular hakkında size ek bilgi vermekten memnuniyet duyacağımı ifade etmek istiyorum.

Sorunlarımızı “Avrupa Konseyi’ne duyurmanızı  bilgilerinize arz ediyorum.

 

En içten saygı ve dileklerimle.

 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği


 

 

 

Ms. Dunja Mijatović                                                                                                     18.02.2021

Council of Europe

Office of the Commissioner for Human Rights

67075 Strasbourg Cedex

FRANCE

 

Dear Ms. Dunja Mijatović,

 

I am the President of the “Association of Turks of Rhodes, Kos and Dodecanese” which was established in 1996 in İzmir/Turkey and represents approximately 70.000 people mostly those who were forced to immigrate from Dodecanese (Greece) to Turkey and their descendants. In writing this letter, I intend to bring to your attention the human rights violations faced by the Turkish Minority of Dodecanese for decades. Let me elaborate shortly our problems.

First and foremost, the Turkish population in Rhodes and Kos has been deprived of minority rights as well as the rights emanating from international human rights conventions signed under the aegis of the UN and CoE. Our Turkish identity is banned by the Greek authorities who refer to us only as “Muslims”. Despite the fact that actually in Rhodes there exist a Jewish Community, the “Rhodes Turkish Community” founded in 1912 was banned in 1967 and closed down in 1987 because of the use of the word “Turkish” in its title.

 

In the field of education, Turkish schools in Rhodes and Kos ceased to operate in 1972 as a result of a decision by the Greek Government and remain closed ever since, despite the urging need. There are approximately 600 students who are deprived of the right to education in their mother tongue in the islands, as well as the right to learn their religion through religion classes.

 

As for the religious rights, only one of the still existing 14 mosques in the Dodecanese is open for religious services in Rhodes. The seat of the Mufti, which was created in 1925, remains vacant since 1990 and the Turkish community in Rhodes and Kos is deprived of its right to elect a new one.

 

In addition, Greece has been interfering with the administration of the Muslim charitable foundations (the Waqfs) which were used to support cultural life and social welfare of the Turkish Muslim community. Turkish/Muslim charitable foundations in Rhodes and Kos are also subjected to the discriminatory law introduced in 1980 which further weakened them financially and diluted the community’s right to control them. But most notably, the practice by consecutive Greek governments of appointing Waqf administrators since 1967 instead of allowing them to be elected by the Turkish Muslim Minority, has led to the mismanagement of these Waqfs.

 

Problems of the Turkish population who had to migrate from Rhodes and Kos to Turkey are also worrisome. Turkish minority members who lost their citizenship mainly because of the notorious Article 19 of the Greek Citizenship Law in addition to many hardships they face, could not return to Greece even as tourists. Let me emphasize the property issue which seems to explain the negative attitude of the local Greek authorities. Due to the unbearable pressure from the Greek authorities who applied us restrictions and discriminatory practices in starting business and purchasing real estates, we were forced to leave our homeland. Some of us even had to sign a paper stating that we would not return. Our properties are confiscated or sold by using fake authorization documents. Those who lost their citizenship and denied visa or entry to Greece were consequently deprived from their rights to claim their properties. The heirs of those who passed away are deprived from the right to access any official document to certify their relationship or the very fact that their late relatives survived on those islands. All of this leads me to say that thousands of properties have been plundered.

 

Ms. Mijatović,

 

Most of the problems listed above are due to the collapse of a system which was functional during Italian rule and even later according to the Greek laws and regulations. This system is comprised of the three pillar institutions of the Turkish minority, namely a) the community administration, b) the office of Mufti and c) the waqf administration.

 

In summary, all three elements of this system in the Dodecanese only exist legally whereas in practice, the first two are nonexistent while the latter is not functioning properly. Our plea from you, Ms. Mijatović, is to make a call to the Greek authorities to revitalize these three elements. This is the only way to overcome the problems of Turks living in Dodecanese.

 

A report highlighting the problems encountered by the Turkish community in Rhodes and Kos islands was adopted by the Standing Committee of the Parliamentary Assembly of the Council of Europe in 2012. However, Greek authorities not only remained indifferent, but their discriminative applications have even increased in recent years.

 

We, as the members of the Association of Turks of Rhodes, Kos and Dodecanese, wish to see further improved relations between Turkey and Greece, because we have close relatives living in these islands. We want to be able to travel in tranquility to these islands where we were born. But the prerequisite for this is to establish a relationship observing and respecting human rights.

 

Hoping that the above-mentioned points will help you develop an interest in our long-lasting problems, we would be glad to provide you additional information on the matters raised in this letter if needed. We kindly ask you to make our problems heard by the Council of Europe.

 

Please accept my highest regards.

 

 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

President of the Association of Turks of Rhodes, Kos and Dodecanese