KIBRIS BARIŞ HAREKATI’NIN 44’ÜNCÜ YILI KUTLU OLSUN
Değerli Rodos ve İstanköy Türkü Soydaşlarımız
Bilindiği üzere bundan 44 yıl önce Kıbrıs’ı Yunanistan’a bağlamaya yönelik Nikos Sampson darbesi olmuştu.
Darbenin ardından Kıbrıs Cumhuriyeti Yurttaşı Türklere yönelik sistematik bir etnik temizlik kampanyası başlatılmıştı.
Amaç, Kıbrıs’ı Türklerden arındırıp, adayı Yunanistan’a bağlayarak ENOSİS’i gerçekleştirmekti.
Türkiye Cumhuriyeti,darbeye karşı uluslararası hukuka, Londra ve Zürih Anlaşmalarına uygun olarak 20 Temmuz 1974 tarihinde, Kıbrıs’a müdahalede bulunmuştu.
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen müdahale, adada Türklere yönelik acımasız ve sistemli kıyımlar nedeniyle son derece yerinde bir hareket olmuş ve adına Kıbrıs Barış Harekatı denilmiştir.
Kıbrıs Barış Harekatı ile kurulan KKTC’nin varlığı;KKTC yurttaşlarının hukuki, siyasal ve ekonomik var oluşları açılarından olduğu kadar Türkiye’nin ulusal güvenliği, Ege ve Doğu Akdeniz’deki inisiyatifi açısından da vazgeçilmezdir.
Değerli Rodos ve İstanköy Türkü Soydaşlarımız,
Kıbrıs Barış Harekâtı ve sonuç olarak KKTC’nin kurulması Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi için tam bir travma olmuştu.
Bu travma Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklere de baskı olarak yansıtılmıştır .
“Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi Üzerine Sözlü Tarih Projesi” bağlamında görüşme yapılan birçok kişi anılan travmanın baskılarını anlatmışlardır.
Bu anlatılara ait çok sayıda örnek vermek olasıdır. Kimilere şunlardır; Adını saklı tutan Rodoslu bir Türk şöyle diyor; “1974’de çok kişi eziyetten geçti. 200 kişinin işkenceden geçtiğini söyleyebilirim. Bunlardan ikisi çok kısa sürede, beşi de zamanla vefat etti. Benim de dükkanımı, arabamı yaktılar. Üstelik yangın elektrik tesisatını tamir ettirmediğim, yangın bundan çıktı diye suçlayarak beni mahkemeye verdiler. Oysa ben kundaklanmış olduğunu biliyordum. Benim şahitim Pireka isminde Rum-İtalyan karışımı bir elektrikçi vardı. Pirika, ”Tesisatta bir şey yoktu, dükkanı yaktılar” deyince, mahkemedekiler af edersiniz ho ho ho diye güldüler, dalga geçtiler. Mahkemeye beni çağırmadılar. Fakat dükkan yandığında ben emniyeti ,itfaiyeyi, hem de elektrikçiyi çağırmıştım. Onlar, “Dükkanı yakmışlar, kundaklamışlar. Ancak bir tespit ve belge vermeden çıktılar ve gittiler.”
Anılan proje kapsamında görüşülen bir diğer Rodos’lu Türk de, adalardaki Türklere karşı asıl kırılmanın, Türkiye’nin 1974’de Kıbrıs’a yaptığı Barış Hareketi ile başladığını dile getiriyor ve “Çıkartma olduğu gün bizi hemen askerlik şubesine çağırdılar. Kaydımızı yaptılar. Yunan komşu-ar bize bağırdılar, evimizi taşladılar. Şinasi öğretmenimizin casusluk yapıyor diye 23 ay içeri aldılar, dövdüler, dişlerini söktüler. Bundan Amerikan uyruklu bir Türk de nasibini aldı. Birçok kişi dayak yedi. Ben esnaf idim. Kestiğim faturaları adım Türk olarak geçtiği için maliye kabul etmemeye başladı. İşte o zaman ayrımcılığı hissettim. Artık buradan yiyecek başka ekmek yok dedik, göç ettik.”
Bir diğeri de Türk Kıbrıs hareketinden sonra işinden olduğunu ve Amerikan yurttaşı bir Türkün bile işkenceden geçtiğini anlatıyor; “1974 senesinde Kıbrıs meselesinden dolayı işime son verildi. Tabi çok tatsızlık oldu, bir çok soydaşımız dayak yedi, hatta eşimin akrabası taksicilik yapıyordu, kendisi Amerikan yurttaşı idi, epeyce yıprandı, ayaklarından asmışlar onu. Olay şöyle olmuş: Taksiye binen müşteriler nedensiz şikayette bulunmuşlar. Polisler, arabasını kaza süsü vermiş gibi bir yol kenarına koymuşlar, ayaklarından asmışlar ve dövmüşler, gece onikide kapının önüne bırakmışlar. Gördüğümüzde yüzü gözü morarmıştı. 1974’den sonra Türklerin bir kısmı artık adada kalmak istemedi. Aslında göç 1972 Türk okulunun kapatılmasıyla başlamıştı. Türkiye’de akrabası olanlar ve okuma çağında çocuğu olan aileler Türkiye’ye göç ettiler. 1974 senesinde de daha yoğun göç oldu. Uzgur köyü yüzde yüz Türk nüfusundan oluşuyordu, hemen hemen yarıdan fazlası göç etti, Kızıltepe yüzde yüzü Türk’tü oradan da göçtüler. Gani Ahmet’ten, Kandilli’den göç edenler oldu. Bütün bu saydığım yerler o tarihlere kadar yüzde yüz Türklerden oluşuyordu.”
İstanköylü bir Türk ise; “Kıbrıs hadisesinden sonra bize ayrımcılık yapmaya başladılar. Ticari ilişkiler devam etti, ama komşuluk ilişkilerini zedeledi. Ben o sıralarda köyde çalışıyordum, şehirde toplanan Yunanlar bize bağırıyorlardı.Çocuklara evin kapısını kapatmayın dedim. Çünkü kapıyı kapatsan, gelecekler kapıyı kıracaklar. Onlara korkumuzu göstermedik. Kapıya oturdum. Çünkü korku gösterirsen dalacaklar evlere. Sonra kurtardık yakayı” diyor.
Kıbrıs olayları ile Rodos ve İstanköy Türklerine karşı ortaya çıkan nefret ve baskı, bir yandan Yunan algısındaki olumsuz Türk imgesini yansıtırken, bir yandan da Türkiye’ye göçü hızlandırmış bulunmaktadır.
Değerli Rodos ve İstanköy Türkü Soydaşlarımız,
Bu tespitleri, yukarıda da değinildiği üzere “Rodos ve İstanköy Türklerinin Yakın Tarihi Üzerine Sözlü Tarih Projesi” bağlamında görüşme yapılan birçok kişilerin anılarından derledik.
Amacımız,Türk-Yunan Dostluğu’nun sağlıklı temellere ulaşması sağlamak. Ancak bu dostluğu isterken geçmişte yaşanmış olayları da göz önüne almak gereği vardır.
Çünkü,gerçek bilinmeden muhasebe yapılmaz, yol haritası çizilemez.
Dünden bugüne Türk-Yunan ilişkilerini kalıcı dostluğa dönüştürmek kolay bir süreç değildir.
Ancak başka çare de yoktur. Dostluğun inşa edilmesinde öncelikle her iki halkın aydınlarına büyük görevler düştüğü açıktır.
Her iki halkın aydınlarının kuracağı dostluk köprüsü,iki devlet arasındaki gerginliğin sıkıntısını çekmiş ve çekmekte olan toplumların bir yandan kendi kültürlerini koruması ve geliştirmesine, bir yandan da silahlara ayırmak zorunda bırakıldıkları kaynakları ülkelerinin bayındırlık işlerine ayırmasına hizmet edebilir.
Değerli Rodos ve İstanköy Türkü Soydaşlarımız,
Kıbrıs Barış Harekatı’nda şehit olan Mehmetçikleri rahmet ve gazilerimizi saygıyla anıyor, Kıbrıs Mücadelesinin simgesi, KKTC’nin kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın anısı önünde eğiliyoruz.