SEMPOZYUMUMUZ BAŞARILI OLARAK GERÇEKLEŞTİRİLDİ.
Değerli Rodos ve İstanköy Türkü Soydaşlarımız
Derneğimizin,FUEN TAG(Avrupa Halkları Federal Birliği-Türk Azınlıkları/Toplulukları Çalışma Grubu) ile ortaklaşa düzenlediği “Uluslararası Rodos İstanköy Türkleri Sempozyumu,2018” Fuar Kültürpark Gençlik Tiyatrosu Salonu’nda 22-23 Kasım 2018 günlerinde toplam beş oturumla gerçekleştirildi.
Türkçe / İngilizce simultane çevirinin yapıldığı, ilk üç oturum dilinin İngilizce, diğer iki oturum dilinin ise Türkçe olduğu oturumlarda, Türk ve yabancı uzman konuşmacıların sunduğu bildirilerin tamamlanmasının ardından Selçuk, Efes ve Meryem Ana’ya bir gezi düzenlendi.
Sempozyumda açış konuşması,bildiri sunan bilim kişisi ve uzmanları ile oturum başkanlarına teşekkür plaketleri sunuldu.
Sempozyumun 22 Kasım 2018 günü olan birinci günü,dernek başkanımız Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın açılış konuşmasıyla başladı. Prof. Dr. Kaymakçı, bu sempozyumun Rodos ve İstanköy Türkleri üzerine yayınları olan uzmanların dışında, yabancı bilim insanlarının da bildirileriyle katıldığı ilk sempozyum olduğuna dikkat çekerek, “Dünya kamuoyunda Yunanistan’daki Türk varlığının Batı Trakya ile sınırlı olduğu algısı var. Oysa Rodos ve İstanköy’de yaşayan ve sayıları 9 bin’i(*) geçen bir Türk nüfus da bulunuyor. 1996 yılında kurulan İzmir merkezli derneğimiz, bu adalarda yaşayan Türklerin sesini duyuruyor.
Dernek olarak, “Federal Union of European Nationalities (FUEN) / Avrupa Halkları Federal Birliği”nin üyesiyiz. Bilindiği üzere, FUEN, Avrupa’da “You Are Not Alone-Yalnız Değilsiniz” şiarıyla ulusal azınlık haklarını savunan bir sivil toplum örgütü olarak görev yapmaktadır. Bu sempozyumu da FUEN TAG ile birlikte organize ettik, kendilerine teşekkür ediyorum” diye konuştu.
İkinci olarak kürsüye gelen FUEN TAG Başkanı Halil Habib Oglu, sempozyumun başarılı bir organizasyon olduğunu vurguladı.
Oturum Başkanlığının Doç. Dr. Fırat Yaldız yaptığı Birinci Oturumda, FUEN Başkanı Lorant Vincze, Dr. Tamara Hoch ve Prof. Dr. Metin Ekici birer bildiri sundular.
Lorant Vincze ‘Avrupa’da Azınlık Hakları Mücadelesinde Bir Öncü Kuruluş: FUEN’ konulu sunumunda, FUEN’in 70 yıl önce kurulduğunu, 30 ülkeden 100’ün üzerinde üyeleri olduğunu belirterek, “Özellikle yaşanan savaşlar nedeniyle Avrupa’nın tüm coğrafyasında etnik gruplar mağdur oldu. O yıllarda bazı devletler azınlıkları yok etmek için her türlü yasa dışı yollara başvurdu. FUEN çoğunluk ile azınlıklar arasında diyaloğu sağlamak amacıyla 70 yıl önce kuruldu. Görevimiz hükümetleri tatmin etmek değil, azınlık haklarını savunmaktır. Finlandiya’da İsveççe konuşan halkların da, Romanya’daki Macar kökenlilerin de, zamanında Batı Almanya’da haksızlığa uğrayan tüm azınlıkların da haklarının savunucusu olduk. Bu coğrafyada ise ne Türkiye, ne de Yunanistan dil konusundaki konvansiyonu imzalamadı. Sıkıntı buradan kaynaklanıyor. Bazı kişisel azınlık haklar tanınırken, bazı haklar komple yok sayılıyor. Avrupa Birliği azınlıkların durumunda iyileştirme yapabilir. Bu konuyu resmi olarak AB’nin gündemine taşımak istiyoruz. Çünkü AB uluslar ötesi bir topluluk olduğundan azınlıklara karşı daha esnek. Bugün AB’de 60 azınlık dili var. ‘Azınlık Güvenlik Paketi’ kapsamında bütün bu dillerin de fonlanmasını istiyoruz. Çünkü bu insanlar dillerini konuşabilmeyi ve yaşadıkları ülkeleri evleri gibi görmelerinin sağlanmasını istiyorlar. Azınlıklar diğerleri ile eşit olduğunu hissetmeden olmaz. Yani kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak hissetmemeli. Biz de asimilasyona karşı bu talepleri destekliyoruz. Nisan 2018’de 1 milyon 319 bin imza topladık, artık yasal düzenlemeler yapılmasını istiyoruz. Diyalog kurma açısından çok şey başarabileceğimize inanıyorum” diye konuştu.
İlk oturumun ikinci konuşmacısı Dr. Tamara Hoch ise doktorasını Dakimarka’da verdiğini, şu anda Almanya’da çalıştığını söyledi. ‘Ulusal Azınlık Olarak Meşru Kabul Edilen Avrupalılaşma: Yunanistan’daki Türk Toplumu’ konulu sunumunda, öncelikli olarak yapılması gerekenin, ulusal yasalarda Avrupa entegrasyonunun sağlanması olduğunu, günümüzde ulusal yasaların yüzde 80 oranında bu entegrasyonu içermediğini vurguladı.
Prof. Dr. Metin Ekici “İstanköy Türklerinde Kültürel Kimlik ve Aidiyet”konulu bildirisinde; kimliğin, toplumsal bir varlık olan insanın kendini tanımlama ve ait olma gereksinimden doğan bir kavram olduğunu, kimliğin oluşmasını ve canlı tutulmasını sağlayan ögeler olarak dil, ortak geçmiş ve inancın ise, karşımıza kültür olarak çıktığını vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:“Kültür, şüphesiz insanın toplumsal bir varlık olmasının doğal sonucudur. Kimlik bu bakımdan kültürden ayrı değerlendirilemez. Aynı zamanda kültür, kimliğin sürdürülmesinde de önemli bir unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Ada Türkleri kimliklerini ve aidiyet duygularını, Türkiye ile olan kültürel bağları, tarih, dil ve din ortaklıkları ile beslemiş ve günümüze kadar canlı tutmuştur. Nesilden nesile aktarılarak, geleneklerin devamlılığı sağlanmıştır.”
Onikiada Türkleri üzerine çalışmalar yapan Bahadır Selim Dilek de “Ege’nin Unutulan Türkleri, dillerini, dinlerini ve kültürlerini unutmamakta, sahip çıkmaya çalışmaktadırlar. Onikiada Türklerinin azınlık haklarına kavuşması, yerel kimliklerin sürdürülmesi ve korunması bakımından günümüz dünyasında oldukça önem taşımaktadır. Yunan hükümeti bu konuda gereken duyarlığı göstermelidir” dedi.
Sempozyumun ikinci oturumuna Prof. Dr. Metin Ekici başkanlık yaptı.Bu oturumda, Doç. Dr. Ali Dayıoğlu “Rodos ve İstanköy Türklerinin Uluslararası Antlaşmalarla Belirlenmiş Hakları”konulu, Uluslararası Sınır Tanımayan İnsan Hakları(HRWF) Direktörü Willy Fautre “Yunanistan Yönetiminde Rodos ve İstanköy’de Türk Etniği” konulu ve Dr. Ali Hüseyinoğlu ise “Yunanistan’da Batı Trakya Müslüman Türklerinde Etnisite, Din, Eğitim Sorunları”konulu birer bildiri sundular.
Birinci günün üçüncü ve son oturumunda Doç Dr. Tuncay Ercan Sepetçioğlu ise başkanlık yaptı.Bu oturumda,Doç. Dr. Fırat Yaldız “Azınlık Hakları ve İnsan Hakları Bağlamında Yunanistan’da (Batı Trakya ve Oniki Adalar) Türk Toplumu”,Doç. Dr. Cihan Özgün ise “Oryantalizmin Hayal Kırıklığı – Rodos ve İstanköy’konulu bildirilerini sundular.
Sempozyumun 23 Kasım 2018 tarihindeki ikinci günü ilk oturumunda Doç. Dr. Cihan Özgün başkanlık görevinde bulundu..
Prof. Dr. Oğuz Karakartal “Rodos Türklerinin Kültürel Aidiyeti: Adada Eski Yazı-Türkçe Kültür ve Edebiyat”, Prof. Dr. Cemalettin Taşkıran “Rodos ve İstanköy Türklüğünde Kültürel Aidiyetin Kökenleri: Adaların Fethinden Sonra Şenlendirme Politikaları” Dr. Neval Konuk ise “Rodos ve İstanköy’de Osmanlı-Türk Mimari Eserlerinin Bugünü” konulu bildiri sundular.
Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı’nın başkanlık yaptığı sempozyumun son oturumunda Doç. Dr. Nuri Karakaş “Lozan Görüşmelerinde Ege Adaları”, Doç. Dr. Olcay Pullukçuoğlu Yapucu “Akdeniz’de Suç ve Ceza’nın Ortak Mekanı Rodos”ve Ozan Yücesoy “Yunan İlköğretim Kitaplarında Türk Kimliği Algısı”konulu bildiri sundular.
Dernek başkanı Prof.Dr.Kaymakçı yaptığı sempozyum kapanış konuşmasında, tüm katılımcılara ve başta FUEN TAG ve İzmir Büyükşehir Belediyesi olmak üzere kendilerine destek veren kuruluşlara teşekkür etti.
Prof.Kaymakçı’nın sempozyum sonuç bildirgesi olarak ifade ettiği görüşleri şöyle özetledi:“Defalarca söylediğimiz gibi bizim amacımız; ‘Ege’nin iki kıyısında yaşamakta olan halkların dostluktan başka çaresi yoktur’ tezidir. Bunu çok önemsiyoruz. Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan soydaş ve akrabalarımızın Türk kültürel kimliğiyle varlığını sürdürmesi konusundaki çalışmalarımız, asla Türk – Yunan dostluğunun karşıtı değildir. Çünkü her iki kıyıda yaşayan insanların temel sorunu insanlık sorunudur. Her topluluk,kültürel kimliklerini geliştirmek ve korumak durumundadır. Bu açıdan Yunanistan ve Türkiye arasında var olan ilişkilerin gerçekçilik temelinde olması gerekiyor. Evet, çok önemli sorunlarımız var, ama artık 21. asırda yaşıyoruz. Bu asırda insanlara zorla başka bir şeyi kabul ettirmek mümkün değil. O zaman karşılıklı ilişkilerimizde, sorunlarımızı çok açık yüreklilikle belirteceğiz, çözüm için tezler ileri süreceğiz. Elbette bu tezler örtüşmeyebilir ama başka çaremiz yok. Yineliyorum, Ege’nin iki kenarında yaşamakta olan insanların dostluktan başka çareleri yoktur. Kültürlerimiz de bir ölçüde benzerlik gösteriyor, çünkü iç içe geçmiştir. İki yakadaki kültürleri koruyamazsak bu kültürler yok olacaktır. Dünyada bir kültürün yok edilmesi kadar insanlık dışı bir şey yoktur. Bunun böyle değerlendirilmesini istiyoruz. İsteğimiz bu kadar basit. Tüm katılımcılarımıza ve bildiri sunan bilim insanlarına içtenlikle teşekkür ediyorum.”
Sempozyumun kapanış konuşmasından sonra katılımcılar Selçuk, Efes ve Meryem Ana turuna katıldılar.Tura Serdar Çelenk rehberlik yaptı. Çelenk, Meryem Ana ve Efes Antik Kenti hakkında bilgi verdi ve bunların insanlığın ortak tarihi mirası olduğunu söyledi.
FUEN TAG Başkanı Halit Habib Oglu
Dernek Başkanımız Halit Habib Oglu’na Plaket Veriyor
Mümin Durmuş,Mustafa Kaymakçı,Halit Habib Oglu,Ahmet Kırevliyası
Ali Huseyinoğlu,Ali Dayıoğlu,Mustafa Kaymakçı,Loran Vincze,Willy Fautre,Metin Ekici(Soldan sağa)
Fırat Yaldız,Mustafa Kaymakçı,Tamara Hoch,Tuncay Sepetçioğlu,Cihan Özgün(Soldan sağa)
Lorand Vincze,Tamara Hoch, Mustafa Kaymakçı,Willy Fautre,Ozan Yücesoy,Nuri Karakaş,Olcay Papucçuoğlu Yapucu(Soldan sağa)
Cihan Özgün,Cemaletti Taşkıran,Oğuz Karakartal,Neval Konuk(Soldan sağa)
Sempozyum delegeleri, 23 Kasım 2018’de Efes Antik Kentinde..