YUNANİSTAN,BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN YANISIRA RODOS VE İSTANKÖY TÜRKLERİNİN DE TÜRK KÜLTÜREL KİMLİĞİNİ KABUL ETMELİ

 

 

Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı

mustafa.kaymakci68@gmail.com

Geçtiğimiz günlerde 15 Nisan 2021 tarihinde Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu, Yunan mevkidaşı Nikos Dendias ile Ankara’daki görüşmesinin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

Çavuşoğlu basın toplantısında Nikos Dendias’a Batı Trakya’da yaşamakta  olan Türkleri, Türk olarak kabul  etmeyen Yunanistan’ın Türk kültürel kimliğini kabul etmesi gerektiğini de belirtti ve şunları söyledi:

“Türkiye’de biz Rum Ortodoks azınlığı kabul ediyoruz ama siz Türküm diyen Türklere hayır Türk değilsin demeniz ne insanidir, ne de demokratiktir. Bize insan hakları dersi vermeye kalkıyorsunuz ama Türk azınlığına Türk ismini kullanmasına müsaade etmiyorsunuz. Bugün herkes Türkiye’de ne olduğunu rahatlıkla ifade edebiliyor. “

Dışişleri Bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun açıklamasına yürekten katılıyorum.

Bakanımızın  bu açıklamasının Rodos ve İstanköy Türkleri için de geçerli olduğu  kanısındayım. Çünkü Yunanistan, adalar Türklerinin de Türk olduğunu kabul etmiyor ve  bir kültürel soykırım uyguluyor. Örneğin kültürel kimlikleriyle örgütlenmelerini engelleyen yasa ve baskılar var, Türk çocuklarının  çift dillilik temelinde en azından ilköğretim düzeyinde Türkçe öğrenme hakkı, bir başka deyişle anadil eğitimi hakkı ellerinden alınmış durumda, adalarda  Osmanlı Türklerinden kalan kültürel eserlerin korunmasına, bakım ve onarımına Yunan hükümetlerince izin verilmiyor, yıkılmaları isteniyor, Türk vakıf malları haraç-mezat satılıyor. “Türk” azınlık, topluluklarda ve tanımadığı kimselere “Türk” olduklarının ifade etmekten korkuyor.

Yunanistan’ın şöyle bir yanılgısı, daha doğrusu  bildiği halde görmezlikten geldiği ve  yerine getirmek istemediği  bir değerlendirmesi var.

Yunanistan, Lozan Antlaşması imzalandığı zaman adalar İtalyan işgali altında olduğu için, Antlaşmanın 45.Maddesinin sadece Batı Trakya Türklerinin  kültürel kimliği ile bağlantılı  olduğunu , Rodos ve İstanköy Türklerini bağlamadığı dile getiriliyor. Bununla birlikte “Rodos ve İstanköy Türklerinin Uluslararası Antlaşmalarla Belirlenmiş Hakları” var.

İzin verirseniz bu hakları aktarmak istiyorum.

Rodos ve İstanköy Türklerinin Uluslararası Antlaşmalarla Belirlenmiş Hakları Neler?

Yunanistan, Onikiadalar (Menteşe Adaları)’dan Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklerin haklarının yalnızca 1947 Paris Anlaşmasıyla düzenlendiğini ileri sürmekte. Ancak bu tez, Yunanistan’ın imzalamış olduğu uluslararası diğer antlaşmalar ile de çelişmekte.

Rodos ve İstanköy Türklerinin uluslararası antlaşmalardan doğan hakları, dört grup metin tarafından korunmaktadır. Bunlar şunlardır:

1913 Atina Antlaşmasına bağlı 3 numaralı protokol

1913 Atina Antlaşmasına bağlı 3 numaralı protokol, imzalandığı tarihte “Yunanistan’ın bütün toprakları” için geçerli kılındığından dolayı, bugün de yürürlüktedir ve Onikidalar bakımından bağlayıcıdır. Devletlerin antlaşmalar konusundaki ardıllık (halefiyeti) hakkında yapılan 1978 Viyana Sözleşmesi’nin 15.maddesi, bir toprak parçasına sahip olan devletin daha önce taraf olduğu antlaşmaların, halefiyat tarihinden başlayarak, o topraklar için de geçerli olacağı hükmünü getirmiştir.

UAD(Uluslararası Adalet Divanı)’nın 1978 tarihli kararında da, “ülke topraklarının statüsü” kavramının, antlaşmanın yapıldığı sıradaki toprakları değil, ülkenin sonradan edindiği toprakları da kapsayacak şekilde yorumlanması gerektiğini belirtilmiş bulunmaktadır. Okullar konusuna gelince, Protokol, Md.15’le Müslüman özel okullarını tanımakta, bunların gelir kaynaklarına saygı gösterileceği ve buralarda eğitimin Türkçe yapılacağı hükmünü getirmektedir(*).

10 Ağustos 1920 Yunan Sevr Antlaşması

10 Ağustos 1920 Yunan Sevr Antlaşması, antlaşmanın bütün Yunanistan topraklarında uygulana-cağını, hatta “Yunanistan’ın bundan sonra edineceği toprakları için de” geçerli olduğunu belirttiği için Onikiadalar bakımından da bağlayıcıdır. Md.8’e göre, Müslüman azınlık, ana dilini serbest kullanabileceği okullar kurmak, yönetmek ve denetlemek hakkına sahiptir. Md.9’da ise, Müslü-manların önemli oranda bulundukları yerlerde kendi dillerine eğitim görebilmeleri için devletin gerekli kolaylıkları sağlayacağı ve kendilerine genel ve yerel bütçelerden pay ayrılacağı belirtilmiştir.

30 Ocak 1923 Mübadele Sözleşmesi, Lozan Antlaşmasının 37-45 maddeleri, 1926 Atina ve 1930 ve 1933 Ankara Antlaşmaları

1923 Lozan Antlaşması’nın “Siyasî Hükümler” adını taşıyan I. kısmının III.Faslı, “Azınlıkların Korunması” ile ilgili 37-44 maddeleri, Türkiye’deki Müslüman olmayan azınlıkların statüsünü belirleyen hükümlükleri kapsamaktadır. Antlaşmanın bu maddelerinden sonra gelen 45.Madde-si’nde ise; “Bu kesimdeki hükümlerle, Türkiye’nin Müslüman olmayan azınlıklarına tanınmış olan haklar, Yunanistan’ca da kendi ülkesinde bulunan Müslüman azınlığa tanınmıştır” denmekte-dir. Devletlerin halefiyat ilkesine göre Antlaşma Onikiadalar için de geçerlidir. Lozan Md.40-41 azınlığa, 1920 Yunan Sevr’inin 8. ve 9. maddelerindeki hakların aynılarını taşımaktadır.

1947 Paris Antlaşması

1947 Paris Barış Antlaşması, hiçbir tartışmaya mahal bırakmayacak şekilde bugün de geçerliğini sürdürmektedir. Md.19/4’de “transfer edilen topraklarda“ yaşayan kişilerin ayrımcılık yapılmak-sızın insan haklarından ve temel özgürlüklerinden yararlanacaklarının belirtilmesi, eğitim hakkını da kapsamaktadır. Maddenin negatif haklar(vatandaşlık hakları) getiriyor olması, yukarıda sayılan üç grup uluslararası metinde belirtilen pozitif haklar(azınlık haklarını) ortadan kaldıran bir konu değildir.”

Özetle Yunanistan, Batı Trakya Türklerinin yanı sıra Rodos ve İstanköy Türklerinin de Türk kültürel kimliğini kabul etmeli.

Çünkü Yunanistan, kendi ülkesinde yaşamakta olan azınlıkların Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı, Birleşmiş Milletler, Uluslararası Antlaşmalar ve de Yunanistan Anayasası’nda güvence altına alınmış sosyal ve kültürel haklarını  vermek zorundadır ,bu antlaşmalara ve kendi anayasasına imzasını atmıştır.

Bırakınız bütün bunları, kültürel kimlikleri korumak ve geliştirmek  çağdaş bir dünya ülkesi olmanın sorumluluğudur.

Yunanistan’a bütün bunları anlatmak gereği vardır.

 

 

(*)Uluslararası Adalet Divanı(UAD): Birleşmiş Milletlerin başlıca adli organıdır. Devletler arasındaki yasal anlaşmazlıkları çözüme kavuşturur. Birleşmiş Milletler ve onun özel örgütlerine hukuk müşavirliği hizmeti verir. Tüzüğü, Birleşmiş Milletler Anlaşması’nın ayrılmaz bir parçasıdır. Merkezi Lahey’dedir. 

Devletlerin Divan’a getirdiği tüm konuların yanı sıra Birleşmiş Milletler Antlaşmasında ve diğer uluslararası anlaşma ve sözleşmelerde belirtilen konular Divan’ın yetki alanına girer. Devletler, Divan’ın vereceği kararın bağlayıcılığını, gerek Divan’a referans sağlayan anlaşmayı gerekse mukaveleyi imzalayarak ya da bu konuyu açıklayarak kabul ederler. Devletler, Divan kararlarının bağlayıcılığını kabul ettiklerini açıklarken kimi çekincelerini de söz konusu  bildirgeye ekleyebilirler.

19 Nisan 2021