YUNANİSTAN’IN TÜRKLERE KARŞI 23 EYLÜL 1821’DE  UYGULADIĞI MORA KATLİAMINI UNUTMAYALIM

 

12 Eylül 2022

Basın Açıklaması

Özet

Geçmişi anımsamak ve bilmek, onun tekrar yaşanmaması için gereklidir. Günümüzde Yunanistan medyası tarihi çarpıtıyor. Türk Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılı, “Küçük Asya Felaketi “olarak yansıtılıyor. Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti soykırım yapmakla suçlanıyor. Oysa Tarih, tam aksine Yunanların Türklere karşı uyguladığı kıyımları gösteriyor. Bu kıyımlar Yunan İsyanıyla başlatılan , Mora Katliamı ile yaşandı. Mora Türkleri, 201 yıl önce  23 Eylül 1821 günü büyük bir katliama uğradı. Yaklaşık 40 bin kişi yaşlı, erkek, kadın, çocuk Türk; kendi komşuları Yunanlar tarafından birkaç hafta içinde öldürüldüler. Bu katliam acımasızca ve tereddütsüz hayata geçirildi.

Avrupalıların da kabul ettiği gibi, 1821 isyanı çok kısa bir sürede acımasız Türk ve Yunan savaşı durumuna geldi.

Yunanlar daha sonra kendilerini emperyal devletler himayesinde koç başı gibi kullandırarak Batı Anadolu’yu işgal ettiler ve yüzbinlerce Türkün ölümüne neden oldular.Anadolu’yu yakarak kaçtılar. Arkasından Kıbrıs’ta tam bir soykırım uyguladılar. Günümüzde de Batı Trakya Türkleri ile Rodos ve İstanköy Türklerine karşı bir kültürel soykırım uyguluyorlar.

Yunanistan’ın Türklere Karşı Uyguladığı Mora Katliamını Unutmayalım. Türk -Yunan ilişkilerine bu gerçeklikler açısından bakmak zorunluğu vardır.

 

Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı

Başkan

 

YUNANİSTAN’IN TÜRKLERE KARŞI 23 EYLÜL 1821’DE  UYGULADIĞI MORA KATLİAMINI UNUTMAYALIM

 

Geçmişi anımsamak ve bilmek, onun tekrar yaşanmaması için gereklidir. Günümüzde Yunanistan medyası tarihi çarpıtıyor. Türk Kurtuluş Savaşı’nın 100. yılı, “Küçük Asya Felaketi “olarak yansıtılıyor ve Türkler ve Türkiye Cumhuriyeti soykırım yapmakla suçlanıyor. Sözgelişi, Türkiye ve Türklüğü kötüleyen “Sevgili İzmir” adlı filimde, 9 Eylül 1922 tarihinde işgalci Yunan ordusunun kalıntıları ile işbirlikçi Yunanların İzmir’i terk etmek zorunda kalması, Yunan ordularının yaptıkları her türlü mezalimi örtmenin   suçu, Türklere aktarılmak istenmiş.

 

Oysa Tarih, Yunanların Türklere karşı yaptıkları katliamlara tanık olmuştur. Bunlardan biri, Mora Katliamı’dır.

 

Yunan bağımsızlığı sürecinin en büyük mağduru, 362 yıl boyunca Mora’yı vatan edinen, kuşaklar boyu burada yaşayan Mora Türkleriydi. Türkler o devirde eşine az rastlanır katliamlara uğradı. Avrupalıların da kabul ettiği gibi, 1821 isyanı çok kısa bir sürede acımasız bir din temelli Türk ve Yunan savaşı durumuna geldi.

1821 isyanı başlamadan önce Mora’da Türkler, Yunanlılar ve Yahudiler iç içe yaşıyordu. Birlikte üretiyor ve birbirlerinden alışveriş yapıyorlardı. Hiçbir Müslüman Türk, Yunan komşusunun  kendisini öldürmek için kapısına dayanacağını tahmin etmemişti. Bununla birlikte Batının emperyal güçleri ,Osmanlı Devleti’nin topraklarından pay elde etmek için Yunan isyanına destek verdiler.

Ancak bu amaç için, Avrupa’nın sahip olduğu uygarlığın kültürel ve laik köklerinin Antik Yunanistan’dan kaynaklandığı tezi ileri sürüldü ve kabul gördü. Başta Britanya olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinde  ve Amerika’da komiteler para topladı ve isyana gönüllü gruplar gönderilerek katkıda bulundu.

Yunan isyanı ile  ilk aşamada Mora’daki Tripoliçe şehri, 5 ay boyunca 50–60 bin Rum tarafından aralıksız kuşatıldı. Rum isyancılar Tripoliçe’de  201 yıl önce 23 Eylül 1821 günü tarihin en büyük katliamlardan birini gerçekleştirdi. Tanık olanların kanını donduran saldırılarda, şehirde bulunan 40 bine yakın Türk’ün hemen tamamı 3 gün içinde vahşice öldürüldü.

İsyan başladığında Mora Yarımadasında 90 binin üzerinde Müslüman nüfus yaşadığı tahmin ediliyordu. Bağımsızlık ilan edilince bu nüfustan eser kalmadı. Sağ kurtulanlar ise  kuşaklar boyu yaşadıkları evlerini, topraklarını, anılarını, atalarının mezarlarını kısacası vatanlarını geride bırakıp Mora’dan göç etmek zorunda kaldı.

 

Görgü tanıklarının aktartıklarına göre; 1821 isyanı boyunca Mora’da açlık ve ölüm günlük yaşamın doğal bir parçası haline geldi. Bu acımasız kıyımdan sadece Türkler değil, bölgedeki Yahudiler de paylarını aldılar.

 

1821 İsyanı  döneminde Türklere karşı gerçekleştirilen kıyım, Batı emperyal ülkelerinin kamuoyuna çarpıtılarak yansıtıldı. Yunanistan dışına gönderilen raporlar, savaşa katılmamış ve Atina’da yaşayan aydın romantikler tarafından hazırlandığı için, Yunanlıların ideallerine uygun ölçülerde kaleme alınmıştı. Bu raporlarda asıl gerçeğin tam aksine, Türklerin kıyım yaptığı yazılıyordu. Avrupa kamuoyu, Türkleri kınarken, barbarlık edenin ve katliamı başlatanın Rumlar olduğunu bilmiyorlardı.

 

Diğer yandan Mora’da Türklere karşı Yunanlarca işlenen cinayetleri ve katliamları konu alan yabancı kaynaklar, Amerika, Fransa, Almanya ve İngiltere kütüphanelerinden daha sonraki yıllarda birer birer yok edilmeye başlandı.

 

Yok edilmeye çalışılan eserlerden birisi, yazar McCarthy’nin, “Ölüm ve Sürgün” adlı kitabıdır.

 

McCarthy kitabında, ayaklanmanın milliyetçi sloganını Balyabadra Piskoposu Germanos’un ağzından dökülen; “Hıristiyanlara huzur! Konsoloslara saygı! Türklere ölüm!” söylemi olduğunu yazıyordu.

 

Bir diğeri,David Howarth tarafından kaleme alınmıştı. Howarth, 1821 ihtilalini yerinde izlemiş,  Britanyalı, İtalyan, Fransız, Alman subay ve gazetecilerin ülkelerine döndükten sonra yazdıkları kitap, makale ve günlükleri tek tek inceleyerek Mora’da Türklere yapılan kıyımı,  ibret verici bir şekilde yansıtmıştı.

İskoçyalı Albay Thomas Gordon da Tripoliçe’de gördüğü dehşetli ve utanç verici bu olayların, sonsuza değin bilinmesini istedi: “İki gün içinde, on binlerce Türkün yaşadığı şehirde tek canlı kalmamıştı. Bunların çoğu, kafası, kolları ve bacakları kesilerek öldürülmüşlerdi diyordu.

 

Yunanlar daha sonra kendilerini emperyal devletler himayesinde koç başı gibi kullandırarak Batı Anadolu’yu işgal ettiler ve yüzbinlerce Türkün ölümüne neden oldular. Anadolu’yu yakarak kaçtılar.Arkasından Kıbrıs’ta tam bir soykırım uyguladılar. Günümüzde de Batı Trakya Türkleri ile Rodos ve İstanköy Türklerine karşı bir kültürel soykırım uyguluyorlar.

 

Yunanistan’ın Türklere Karşı Uyguladığı Mora Katliamını Unutmayalım. Türk -Yunan ilişkilerine bu gerçeklikler açısından bakmak zorunluğu vardır.

 

Bu kapsamda Yunan halkına çağrımız şudur:“ Türkiye ve Türkler ile Ege ve Akdeniz’de barış içinde bir arada yaşamayı deneyiniz. Atatürk ve Venizelos Dostluk Dönemini, büyük kıtlık ve iç savaşta size kollarını açan Türk halkını hatırlayın. Kurtuluş Gemisini hatırlayın. Büyük güçler mücadelesinde piyon olmayın, sömürgeleşmeye hayır deyiniz. Batı Trakya Türkleri ile Rodos ve İstanköy Türklerinin Türk kültürel kimliğini kabul ediniz.


 

 

LET’S NOT FORGET THE MASSACRE OF PELOPONNESE (MOREA)

COMMITTED AGAINST THE TURKS ON 23 SEPTEMBER 1821, GREECE

September 12 2022

Press Release

Abstract

Remembering and knowing the unpleasant past events is necessary to make sure that they won’t happen again. Today, the Greek media are distorting history. The 100th anniversary of the Turkish War of Independence is referred to as the “Asia Minor Disaster”. Turks and the Republic of Turkey are accused of committing genocide. However, history shows the contrary and reveals the massacres that the Greeks committed against the Turks. These mass murders took place during the Massacre of Peloponnese, which had started with the Greek Revolt. The Morean Turks were massacred 201 years ago on September 23, 1821. Approximately 40 thousand Turkish people, including elderly, men, women and children, were killed by their Greek neighbors within a few weeks. The massacre was committed ruthlessly and brutally without hesitation.

 

As also admitted by the Europeans, the rebellion of 1821 soon turned into a brutal Turkish-Greek war.

 

Later, the Greeks occupied Western Anatolia by letting themselves be used as battering rams under the auspices of the imperial states which resulted in the death of hundreds of thousands of Turks. In the end, they left Anatolia and burned towns and cities as they fled. Then they carried out an all-out genocide in Cyprus. Today, they are currently implementing a cultural genocide against the Turks of Western Thrace and the Turks of Rhodes and Kos.

 

So, let’s not forget the Massacre of Peloponnese committed against the Turks by Greece. It is necessary to examine the Turkish-Greek relations from the perspective of these realities.

 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

President

 

LET’S NOT FORGET THE MASSACRE OF PELOPONNESE (MOREA)

COMMITTED AGAINST THE TURKS ON 23 SEPTEMBER 1821, GREECE

 

Remembering and knowing the unpleasant past events is necessary to make sure they won’t happen again. Today, the Greek media are distorting history. The 100th anniversary of the Turkish War of Independence is referred to as the “Asia Minor Disaster”. Turks and the Republic of Turkey are accused of committing genocide. To give an example, in the movie titled “Smyrna” (Dear Izmir), which discredits Turkey and Turkishness, the guilt of the evacuation of the remnants of the invading Greek army and their Greeks collaborators from Izmir on September 9, 1922 and covering up all kinds of atrocities committed by the Greek armies is assigned to the Turks. 

 

The fact of the matter is that history has borne witness to the massacres committed against the Turks. One of them is the Massacre of Peloponnese (Morea).

 

The most vulnerable victims of the Greek independence process were the Morean Turks, who had made the Peloponnese their homeland for 361 years and lived there for generations. Turks were subjected to rarely seen massacres. As also admitted by the Europeans, the rebellion of 1821 soon turned into a brutal religion-based Turkish-Greek war.

 

Prior to the 1821 rebellion, Turks, Greeks and Jews were living together in the Peloponnese in peace. They were producing and trading together. No Muslim Turk had expected that his Greek neighbor would one day knock on his door to kill him. However, the imperial powers of the West supported and incited the Greek rebellion in order to grab a share of the Ottoman Empire’s territories.

 

Nevertheless, the thesis that the cultural and secular roots of the civilization of Europe originated from Ancient Greece was put forward for this purpose and gained considerable acceptance. Committees collected money in many European countries, especially in Britain, as well as in America and contributed to the rebellion by sending volunteer groups to Greece.

In the first stage of the Greek revolt, the central town of Tripolitsa in the Peloponnese was under siege by 50-60 thousand Greek rebels for 5 months. 201 years ago, Greeks committed one of the biggest massacres in history on September 23 in Tripolitsa. In a series of blood-curdling attacks, almost all of the 40 thousand Turks in the town were brutally slaughtered within 3 days.

At the onset of the revolt, it was estimated that over 90,000 Muslims were living in the Peloponnese. When independence was declared, there was nothing left from this population. On the other hand, the survivors were forced to leave behind their homes, lands, memories, ancestors’ graves, in short, their homeland, where they had lived for generations, and depart from the Peloponnese.

According to eyewitness reports, hunger and death became a natural part of daily life in the Peloponnese during the 1821 revolt. Not only the Turks but also the local Jews had their share of this brutal slaughter.

News of the massacre against the Turks during the 1821 Revolt was distorted in the public opinion of the Western imperial countries. The reports sent abroad from Greece were written in conformity with the ideals of the Greeks for the reason that they were being prepared by intellectual romantics living in Athens who had not participated in the war. Contrary to the actual fact, it was written in these reports that massacres were being committed by the Turks. While condemning the Turks, the European public was not aware of the fact that it was the Greeks who acted like barbarians and started the mass killings.

Then again, foreign sources written about the murders and massacres committed by the Greeks against the Turks in the Peloponnese began to be removed from the libraries of America, France, Germany and England and destroyed one by one in the following years.

The book entitled “Death and Exile” by Justin McCarthy was one of the works that were tried to be destroyed.

 

McCarthy wrote in his book that the nationalist slogan of the revolt uttered by the Archbishop Germanos of Patra (Ballybadra) was “Peace to the Christians! Respect to the Consuls! Death to the Turks!”

 

Another book was written by David Howarth. He witnessed the 1821 revolt on the spot and conveyed the massacre of the Turks in the Peloponnese in an exemplary manner after examining the books, articles and diaries penned by British, Italian, French, German officers and journalists after their return to their countries.

 

Scottish Colonel Thomas Gordon wanted these terrifying and outrageous events he witnessed in Tripolitsa to be known forever: by saying “In two days, not a single living thing was left in the town where tens of thousands of Turks used to live. Most of the victims were killed by having their heads, arms and legs cut off.”

 

Later, the Greeks occupied Western Anatolia by letting themselves be used as battering rams under the auspices of the imperial states which resulted in the death of hundreds of thousands of Turks. In the end, they left Anatolia and burned towns and cities as they fled. Then they carried out a all-out genocide in Cyprus. Today, they are currently implementing a cultural genocide against the Turks of Western Thrace and the Turks of Rhodes and Kos.

 

So, let’s not forget the Massacre of Peloponnese committed against the Turks by Greece. It is necessary to examine the Turkish-Greek relations from the perspective of these realities.

 

In this connection, here is our call to the Greek people: “Try to live together in peace with Turkey and Turks in the Aegean and Mediterranean. Remember the Atatürk and Venizelos Rapprochement Period, the Turkish people who opened their arms to you during the great famine and Greek Civil War. Remember the Salvation Ferry carrying food and medicine for the Greek people. Don’t be a pawn in the struggle among the great powers, say no to colonization. Accept the Turkish cultural identity of the Turks of Western Thrace and the Turks of Rhodes and Kos.”

 

Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı

President