Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı’nın Gümülcine(Yunanistan) Konuşması
13-17 Mayıs 2015 tarihlerinde Gümülcine(Yunanistan) gerçekleştirilen FUEN Genel Kurulu’nda 15 Mayıs 2015 günü Rodos,İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof.Dr.Mustafa Kaymakçı’nın yaptığı konuşmanın özeti
——————————————————————————————————————–
Değerli FUEN Üyeleri
Sizleri Türkiye’ye göç etmiş Rodos ve İstanköy doğumlu Türklerin temsilcisi olarak selamlıyorum.Aslında bu konuşmayı halihazırda Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan ve Müslüman adıyla örgütlenmiş dernek temsilcilerinin yapması gerekiyordu.Çağırıldıkları halde gelemediler.Çünkü adalarda bir korku geziyor.
Hemen bir örnek vereyim.Rodos ve İstanköy’de çarşı içinde dolaşırken sizin Türk olduğunuzu anlayan Türk esnaf,sizi dükkanına çağırır. “Türkmüsünüz?” diye sorduğunuz zaman sizi tanımadıkları için kültürel kimliklerini ifade etmekten çekinirler,hatta korktukları için “Biz Yunan Müslümanıyız “derler.
Dünya kamuoyunda Yunanistan’daki Türk Varlığı’nın Batı Trakya’yla sınırlı olduğu algısı vardır. Bununla birlikte Rodos ve İstanköy (Kos) ağırlıklı olmak üzere Onikiada’da yaşayan ve sayıları 6.000 civarında olan bir Türk nüfus da bulunmaktadır. Yunan makamları, 1923 yılında Lozan Barış Andlaşması imzalandığında Onikiada’nın İtalyan yönetimi altında bulunduğu gerekçesiyle sözkonusu soydaşlarımıza “azınlık” statüsü tanımamıştı.
1947 Paris Antlaşması ile Yunanistan’a bırakılan adalarda yaşayan Türkler, Yunanistan tarafından “Yunan Müslümanları” olarak nitelendiriliyor. Türklere yönelik asimilasyon politikaları ne yazık ki devam ediyor. Bugün Türklerin dini, kültürel, ekonomik ve eğitim alanında yaşadığı sorunlar giderek çözümü zor bir boyut kazanmış durumdadır. Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türklerin karşılaştıkları sorunlar,Batı Trakya Türklerine sorunlarına göre çok daha vahimdir.
Şunu üzülerek belirtmek istiyorum.Eğer gerekli haklar verilemezse Rodos ve İstanköy Türkleri kültürel olarak yok olacaklardır.
Rodos ve İstanköy’de yaşamakta olan Türkler’in birçok sorunları var.Bunlar sırasıyla;
1-Adalarda Yaşayan Türkler’in Vatandaşlık Sorunu,2-Eğitim ve Türkçe Öğrenme Hakkı,3-Din ve İbadet
4-Osmanlı Türkleri’nden Kalan Kültür Mirası,5-Vakıflar Sorunu ve 6-Nefret ve Baskı Ortamı
Size dağıttığımız İngilizce ve Türkçe kitapçıklarda anılan sorunlar özetlenmiştir.Konuşma sürem kısıtlı olduğu için bu konuları kitapçıklarda okumanızı rica ediyorum.
Değerli Fuen üyeleri
Rodos ve İstanköy Müslüman Türklerinin yaşamakta oldukları inkar politikasına karşılık,Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ve yerel yönetimler,azınlıkların dinsel hakları ve kültürlerinin geliştirilmesi için gerekli olanakları sağlamaya devam ediyor.Bunlardan birisini size örnek olark vermek istiyorum.Geçtiğimiz günlerde,10 Mayıs 2015 günü,İzmir’in Menemen Belediyesi tarafından restore edilen Rum kilisesi Agios Konstantinos, Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin, İstanbul Rum Ortodoks Patriği 1. Bartholomeos, Yunanistan İzmir Başkonsolosu Theodore Tsakiris’in katılımıyla hizmete açıldı.Açılışta bir konuşma yapan 1. Bartholomeos, “…Her dine mensup insanların inançlarının gereği olan ibadetlerini layıkıyla yerine getirebilmeleri gerektiğine inanmaktayız. Bu konudaki ilkeli duruşumuzu; Hıristiyanlar için istediğimizi, Müslümanlar için de aynı ölçüde arzu ederek muhafaza etmekteyiz”dedi.
Değerli FUEN üyeleri,bizi dinleyen Yunan arkadaşlarımız,
Size bir anımı anlatmak istiyorum.1980 yılların başında İskoçya’da araştırıcı olarak bulunduğum sırada en iyi oda komşum Selanik Aristo Üniversitesi’nde görevli Dimitri Zigoziyanis’di.Benim çalıştığım kurum,temel çalışmalar yapan bir enstitü, Dimitri’nin ise uygulamalı bilim yapan bir enstitü idi. Bir gün Dimitri,benim çalıştığım enstitüde birkaç hafta çalışma yapmak istedi. Bunun üzerine ben enstitü başkanına Dimitri’nin dileğini söyledim.Kabul etti.Ancak bana “Siz,Yunanlar ile kavgalı değil mi siniz?”diye soru sordu.Bu anımı “İki halk ve devlet arasına bir üçüncüsü girmesin!” diye size iletmek istedim.
Ege Denizi’nin birleştirdiği iki halk ve devletiz.Bizim dostluktan başka çaremiz yoktur.Bu dostluk Yunanistan’da yaşamakta olan soydaşlarımız kadar Türkiye’de yaşamakta olan Rum Azınlıklarının da çıkarınadır.
Dostluk İçin Ne Yapılmalı?
Kalıcı dostluğun oluşturulabilmesi için, öncelikle aradaki sorunların ortaya konulması ve bunların kamuoylarınca tartışılması zorunludur.
Her iki devlet arasındaki temel konuların çözümleme süreci için görüşmeler sürdürülürken kimi konularında adımlar atılabilir ve karşılıklı çalışmalar yapılabilir. Bunların kimileri şunlar olabilir;
- Yunan kamuoyunda, Türkler için var olan yanlış ve tutarsız bilgiler ortadan kaldırılmalıdır.
Bunun için Yunan tarihi ve ders kitapları, nesnel olarak yeniden yazılmalıdır. Bu konuda, özellikle Yunan aydınları tavır göstermelidir.
- Yunanistan ve Türkiye arasında öğrenci değişimi yapılmalıdır.
Öğrenci değişimi, yakın sınır kentlerinden başlayarak geliştirilebilir. Öğrenci değişiminin başarısı için, tarafların dillerini öğrenmelerinde yarar vardır.
- Yerel yönetimler arasında bağlantılar kurulmalıdır.
Yerel yönetimler arasında bağlantılar kurulmalı ve var olanlar güçlendirilmelidir. Ancak, kardeş kentler ilan edilirken bile, düşmanlıkları körüklemekten kaçınmayan Yunanistan’a büyük görevler düşüyor. Bilindiği üzere, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Selanik’i kardeş şehir olarak kabul edeceği sırada, Selanik Belediyesi “Sözde Pontus Soykırımı Anıtı’nı dikiverdi. Bunun üzerine haklı olarak, kardeş şehir konusu askıya alınmıştır.
- İki ülke arasında turizm geliştirilmelidir.
Türk-Yunan halkları birbirlerini yeterince tanımıyor. Bu amaçla, turizmi geliştirmekte yarar vardır. Bu konudaki kısıtlar da yine Yunanistan’dan geliyor. Vize almada önemli güçlükler vardır. Vize sorununun çözümlenmesi ile gidiş-gelişler hızlanabilir. Böylelikle Yunanlılar, Türkleri yakından tanıyabilir ve herhangi bir kötülüğün ya da saldırının gelemeyeceğini görebilirler.Son yıllarda özellikle Türk turistlerin Yunan adalarına yönelmesi ,adaların ekonomisine canlılık getirmiştir.
- İki ülke arasında bilimsel işbirliği olanakları araştırılmalıdır.
Türkiye ve Yunanistan iki Akdeniz ülkesidir. Tarımdan sanayiye kadar her konuda ortak bilimsel çalışma yapılabilir. Ege’nin sularında ortak araştırmalar planlanabilir.
Barışın bu temel gerçek üzerinde kurulması için Yunan hükümetlerinin yapması gereken işler, Rodos ve İstanköy Türkleri açısından tekrarlanırsa özetle şunlar olmalıdır;
Birincisi, Rodos, İstanköy ve Onikiadalardaki kültürel eserlerin korunmasına, bakım ve onarımına Yunan hükümetlerinin özen göstermesidir.
İkincisi, Rodos ve İstanköy’deki soydaşlarımızın Türk kimlikleri kabul edilmeli ve kültürel kimlikleriyle örgütlenmelerini engelleyen baskılara son verilmelidir. Şimdiki durumda bu adalarda yaşayan Türkler salt müslüman kimlikleriyle kabul edilmektedirler.
Üçüncüsü, Rodos ve İstanköy’de yaşayan Türk çocuklarına en azından ilköğretim düzeyinde Türkçe öğrenme hakkı, bir başka deyişle anadil eğitimi hakkı sağlanmalıdır.
Değerli FUEN üyeleri,bizi dinleyen Yunan arkadaşlarımız,
Kısaca,Türkiye’de örgütlenmiş olan Rodos ve İstanköylü Türkleri olarak,adalarda yaşamakta olan soydaşlarımız için 21.yüzyılda çağdaş insanlığın sahip olduğu hakları istiyoruz. Onlar’ın giderek asimilasyonu, bir anlamda insanlığın yok edilmesi demektir. Bu çığlığa, Dünya Kamuoyu yanıt vermek zorundadır.